abla-fav

aysegulcoruhlu.com dan September 30,2024 tarihinde print edilmistir.

Oksijen Az ise..

Ekran Resmi 2021-01-24 18.17.58
ayşegül coruhlu hakkında

Dr. Ayşegül Çoruhlu

Cellular Longevity
Circadian Health
Reverse Aging
Longevity

Diğer Makalelerim

2030 Yılında Yaşlanma Duracak mı?
Longevity nedir?
Isınarak bağışıklığınızı arttırın!

Oksijen Az ise..

Covid bulaşıcılığını arttırmaktan, kilo arttırmaya…nelere sebep olur?

Dünya üzerinde oksijen 2.5 milyar yıl önce oluştu. Canlılar bunu fırsat bilip, enerjilerini artırmanın yolunun oksijeni kullanmak olduğunu farkettiler. Oksijeni enerji üretimi için kullanan canlılar diğerlerinden çok daha gelişmiş oldu. Tek hücreliden çok hücreli komplike organizmalar oldular.

Ancak bununla da yetinmeyen bir kısım canlılar, oksijeni ‘etkili ‘ kullanabilirlerse daha karmaşık daha sofistike canlılar oldular.

Tüm canlılarda oksijeni etkili kullanabilenler en uzun yaşadılar, hala öyle.

Sofistike canlılar listesinin başında ise biz bulunuyoruz. Ancak oksijeni etkili kullanan bazı hayvanlarda kısa yaşıyoruz. Çünkü onlar kadar etkili kullanamıyoruz, sebep de kendimiz.

 

Neden oksijeni adam gibi kullanamıyoruz?

Neden ömrümüz bazı hayvanlardan kısa?

Öncelikle , nefes aldığımız için, solunum yapanın burun ve akciğerler olduğunu sanırız. Bu tam olarak doğru değil.

Soluduğumuz oksijeni asıl kullanan hücre içi yapılardır. Bunun da ötesinde aslında oksijenle birleşip mutlu sona ulaşan , elektronlardır.

Bizim canlılığımız, oksijen molekülü ile elektronların birbirine kavuşma aşkından gelir. Kavuşamazlarsa… önce hastalanır. Sonra ölürüz.

Bu iki aşık oksijen ve elektrondan, oksijenin havadan geldiğini söyledik. Ya diğer sevgili, elektronlar nerden gelir:

Yiyeceklerden.

Yememizin amacı elektrondur. Tüm yiyecekler, türü, tipi ne olursa olsun hücre içinde en son elektronlarına kadar parçalanırlar. Biz elma da yesek, pasta da durum değişmez. En son ürün elektronlardır.

Elektronlar koşarak birer birer oksijene kavuşurlar. Bunun tıbbi adı elektron transport zinciri ve oksidatif fosforilasyon veya basitçesi oksijenli solunumdur.

Oksijen ile birleşme yiyeceği bir yakmadır. Şöminedeki odun ve ateş gibi, oksijen ile yiyecek (elektronlar) yanarlar. Bu yanmadan aynı şöminedeki gibi ısı çıkar; bu bizim vücut ısımızdır. Yaz-kış 37 dereceler bu şekilde sağlanır.(yemek yiyince ısındığımızı hatırlayalım)

Ve ısı dışında asıl gereksinimiz ise enerji elde edilmesidir. O enerji birimi ATP dir. Bunu hepimiz biliyoruz.

ATP üretmenin gücü, yani çok enerji üretebilmek, tamamen oksijenin mevcudiyetile mümkündür. Oksijen yoksa hücresel yanma olmaz. Olur da harlı alevli ateşli olmaz , isli dumanlı sinsi yanma olur ki bu da başımızın belada olduğunun ilk habercisidir.

Şimdi;

Sofistike canlı olmak oksijeni iyi kullanabilmek ile oldu dedik.

Çünkü  oksijenin amacı yediğinden daha çok ATP enerjisi çıkarmaktı. Kimin ATP’si çok ise onun hücreleri daha çok iş yapabilir. Uzun yaşar. Basit mantık= iyi motor-iyi benzin= çok yol

 

Oksijenin uzun ince bir yolu

Oksijenin varlığı kadar onun hücrede en son noktaya ulaştırılabilmesi de önemli. İşte burada biraz dananın kuyruğunu koparmamız lazım:

Nefes alıyoruz diye , oksijen ta hücredeki hedefine gidebiyor mu bakalım. Hayır her zaman değil.

Vücut içinde hedefe giden yeterli oksijen varsa buna norma-oksi=normal oksijen diyoruz. Ama gidemiyorsa hipo-oksi=az oksijen diyoruz.

İşte konumuz farkında olmadığımız hipoxi durumlarımız. Hiiiç farkında değiliz.

 

YAVAŞ YAVAŞ BOĞULUYOR MUYUZ?

2019 nobel ödülü, HIF adlı bir madde için veridi. HIF- hipoksi ile indüklenen faktör demek. Yani, vucütta bir oksijensizlik durumunda hoop devreye giren faktör.  Kendisine lanet yağdırma gerekçelerimizi öğrenmeden önce bu  HIF’ bi sevelim.

HIF,

oksijen azalınca bizi korumak amaçlı devreye girer. Amacı az oksijenle enerji üretme mekanizmalarını devreye sokmaktır. Kısa süreli oksijensizlikte HIF hemen adaptasyon mekanizmalarını devreye sokar. Mesela çok ağır spor yaptınız, kaslar yoruldu , oksijen kullanamıyor. Kaslarda artan laktik asit ağrısından yorulduğunuzu anladınız. HIF devreye girip o kaslara daha çok oksijen taşısın diye yeni damarlar yapıyor. Vücutçuların kol kaslarının üstünde o şiş damarları görürsünüz.

Veya kalp krizi oldu ( ki bu da kalbe giden kanın ve oksijenin kısa süreli azalması demek) HIF hemen yeni damarlar yapmaya başlıyor. Kronik koroner damar hastalıklarında, doktorlar sizlere ‘ bak şu damar tıkalı olduğu için kalbe kan ve oksijen gitmiyor. Bu yüzden şuradan yeni damarlar çıkmış. Bunlara kolleteral damarlar deriz. Bu tıkalı damarı doğal bypass yapma yöntemidir. İyi bir şey’ diyebilirler.

Bu başarılar HIF in marifetlerinden.

Ancak mikro düzeyde de olsa oksijensizlik varsa, HIF her yerde bu damarlanmayı arttırıyor. Mesela tümör hücreleri etrafında da damarları arttırması, tümöre daha çok besin gelmesi, tümörün büyümesi demek oluyor. Bunun adı tümör angiogenesis. Kaldı ki tümör tedavilerinde bu damarlanmayı azaltmaya çalışıyorlar.

Tümör demişken özellikle solid tümörler denen tümör türünde, tümör içi hipoksi yüksektir.Mesela meme kanseri dokusunda oksijen oranı PO2<10 altındadır.Oysa normal meme dokusunda bu PO2>60 üzeridir. (PO2, parsiyel oksijen basıncı demek.) Bu dokuda HIF aktivitesi yüksek bulunuyor. Bu durumda tümörün kemoterapiye direnci artıyor. Daha da kötüsü tümörün metastazı kolaylaşıyor.

Tümör hücrelerinin oksijen olduğunda bile, bir kere tümörleştikten sonra oksijeni kullanmama huyları; WALBURG etkisi olarak bilinir. Walburg etkisi, yani tümörlerin oksijen varlığında bile oksijeni kullanmadan enerji üreterek çoğalması başlı başına bir konudur.

Tümör gibi sevimsiz bir konuyu kenara bırakalım da HIF in daha sıradan durumlarda nasıl ortaya çıktığında ve ne yaptığına bakalım. Konu şişmanlığa ve yemesen de zayıflamamaya varacağı için okumaya devam edersiniz umuyorum.

Evet, vücutta oksijenin son hedefe-yani hücreye ulaşımı azalınca, nasıl ATP yapıp enerji üreteceğiz ki . ATP dediğin yiyecek elektronlarının oksijenle kavuşması değil miydi.

Sofistike canlılarız ama gerekirse ilkel günlerimize dönebiliriz.İlkellik, oksijen kullanmadan yemekten enerji üretmek demek.

Klasik yiyecek molekülümüz olan glikoz, sofistike halimizde oksijenle yanar, ama oksijen azsa oksijensiz de yanıp ATP olur.Daha az ATP olur ama hayatta kalırız.

Bir besinin, burada glikoz, sofistike mi ilkel mi yanacağına HIF karar verir.

HIF aktive olmuşsa, yani oksijen azsa, metabolik düğme oksijenliden oksijensize döner. Glikozu oksijensiz yakarız. Tüm oksijensiz glikozdan enerji üretmelerin adı da fermentasyondur. Türkçesi turşulaşma gibi bir şey. Oksijen yoksa , HIF glikozu turşulaştırır. Turşunun adı LAKTAT yani laktik asittir. Hani şu ağır sporda kasların oksijen kullanımı bitince oluştuğunu duyduğumuz madde. İşte laktat, her tür oksijensizlik durumunda ATP oluştururken oluşan turşunun adıdır. HIF in işi laktat arttırmaktır. Çünkü , mitokondride elektron zincirinin ucunda yiyecek elektronlarını sevgiyle bekleyen oksijen yoktur. Sevgililerden biri kayıp yani.

Özet olarak; oksijen azsa, ATP azalır, çünkü turşu yolundan çok az ATP çıkar. Enerji düşer. Performans azalır. Laktat artar. Yorgunluk olur.

HİF in diğer bir görevi glikozu turşulaşmayla yakarken, yağları yakacak yolu kapamaktır. HIF varsa ve oksijen yoksa YAĞLAR YANAMAZ, ENERJİYE DÖNEMEZ.

Peki HIF’li durumlarda az yesek de zayıflayamayacağımızı anladık .Ne olursa bu artar ona bakalım.Yani hipoxi nasıl olur. Önce kolay akla gelenler:

Sigara

KOAH

Yüksek irtifa

Kansızlık

Uyku apnesi

Damar darlığı-ateroskleroz

Bunlar ilk akla gelenler.

Ancak deviyasyon, diş sıkma, panik atak, fibromiyalji, kramplarda da akla bir oksijen alımı zorluğu gelmelidir.

Asıl bizim dönüp bakmadığımız oksijensizlik konusu kolayca kanda ölçtürüp sonucu da göreceğimiz bir testte gizli: HBA1c

HBA1c:

3 aylık şeker ortalamasını verir. Oksijen taşıyan kan hücrelerinin ömrüne bağlı olarak 3 aylık değer verir. Eritrositler erkekte 117 gün, adında 106 gün yaşarlar. Eritrositlerin işi kanla oksijeni hücrelere taşımaktır. Ama kanın içinde şeker miktarı yüksek ise , önce bunlar şekerden zarar görür. Şeker bunların üzerine yapışır. Bu durumda da glikozlanmış hemoglobin demek olan HBA1c yi ölçerek,3 aylık ortalama kan şekerini anlamaya çalışırız.

Bu diyabetin konusu gibi duruyor olabilir ama değil, bu hepimiz konusu. Kan testlerinde HBA1c nin 5.6 gibi üst değerin daha üstüne çıkmaması iyidir, gerisi bizi ilgilendirmez diyemeyiz.

HBA1c si 5.0 olanla 5.5 olan ikisi de üst değerin altındadır ama ikisi de eşit sağlıklı mıdır?

Değil!!

HBA1c yükseldikçe, yani eritrositler kan şekerinden zarar gördükçe HÜCRELERE DOKULARA OKSİJEN ULAŞTIRMA KAPASİTELERİ AZALIR. Yani HBA1c düşük olan aldığı nefesten daha çok faydalanır.

Tersine yüksek HBA1c nin olduğu durumlar hücresel düzeyde bir BOĞULMADIR.

HBA1c yükselince, HIF kafayı çıkarır ve işleri daha da kötü yapar. Bize yaptıkları; yağ yakmayı durdurup yemesek de zayıflayamamamıza sebep olmaktan başlar, demansa, hızlı yaşlanmaya, tümöre kadar gider.

Covid ve HİF

Burada Korona virüsten de söz etmeliyiz. HIF burada da devrede ise işler kötüleşir. Virüsün ACE2 reseptörüne bağlanması için , bağlanma yerinde bir konformasyon değişikliği olmalıdır. FURİN isimli maddeyi Furinin artması, yani virüsün daha sıkı sıkıya hücreye bağlanması, HIF devredeyse daha kolaydır. Kronik hastalıklar, diyabet, damar sorunları gibi altta yatan başka hastalıkların , covid sürecine olumsuz etkisi biraz da buradan kaynaklanır. Covidin kendisi zaten giderek artan bir oksijensinsizlik hastalığı olarak ilerlediği için, HIF giderek artarak tavuk-yumurta döngüsü şeklinde virüs bağlanması hızla artabilir. Bunlar literatür bilgileridir. Bizim anlamamız gereken, yukarda sayılan oksijen azlığı durumlarını farketmek ve düzeltmektir. Ancak hiçbir şikayetimiz olmadığını varsaysak dahi kan şekerini düşük tutacak şekilde beslenmek HBA1c mizi düşük tutmaya çalışmak önemlidir.

 

Tüm işlenmiş unlu şekerli yiyeceklerin , özellikle de hızlı yediğimizde kana hızlı karışıp, az yesek de şeker pikleri yaptığını biliyoruz.

Demek ki ;

1-Bize kolay kilo aldırmaları; (HIF yüzünden metabolik düğme yağ yakmamaya, şekeri de turşulaşmaya çevirdi)

2-Yorgun hissettirmeleri; (HIF yüzünden az ATP üretilen yola sapıldı, enerji yok)

3-Hızlı yaşlandırmaları; ( HIF yüzünden inflamasyonun her türü artar)

bir yana,

bu çöp yiyecekler bir de bizim oksijenimizi çalıyorlar.

Bir daha işlenmiş unlu şekerli yerken, şöyle bir bakıp ve oksijenimi sana kaptırmam deyip yemekten vazgeçebiliriz.